Bir kitap nasıl yazılır bilmiyorum ama bu kitabı yazmaya başlamam gerektiğini biliyorum gün geçtikçe zayıflayan hafızam ve çoğalan veriler nedeniyle geçmişe dönük yaşantıların kalıcı hale gelmesi ve bizden sonra gelecek nesillere belki bir katkımız olur bakış açısı kazandırırız düşüncesiyle bu işe başlıyorum.
Kitabın ilk önce dış kapağını yapmıştım hevesim gelmesi için sonrasında içini doldururum demiştim ama o iş öyle kolay olmuyormuş.Hep erteleyerek aradan yıllar geçmiş ve artık ertelememem gerektiğini düşündüm.
Gökay Konuk Eskişehir’de dünyaya gelmiş evin ilk çocuğu olarak karlı bir Ekim ayında 1985 yılında Dünya’ya geldim. Seksenlerde doğanlar o yılları yaşayanlar o güzel günleri hep anıyorlar işte o güzel günlerde içinde sobası olan müstakil bir evde çocukluğumu yaşadım.Annem eski milli atletizm sporcusu babamda Spor Müdürlüğünde Memur olarak görev yapıyordu yani sporun içinden gelen bir ailedeydim.
Her ikiside uluslararası yüzme hakemi olarak görev yapmaktaydılar.Şehir şehir gezerek spor müsabakalarını izlerdim.Yüzmeyi sevsemde bu branşta başarılı olamadım ilgim fazla yoktu.Dövüş sporlarını denedim korkuttular sevemedim. Babamın isteğiyle hevesiyle futbolu denedim onda bir kabiliyetim yoktu en azından denemiş oldum. En son hatırladığım bir maçta kendi kaleme iki gol atmam olmuştu bütün takım beni orta sahada kovalıyordu hatıramda kalan bu olmuştu.
7’li yaşlarımdayken bana arkadaş yoldaş olarak kardeşim Eda Dünyaya geldi ve evimize ayrı bir renk geldi.Seksenlerin sonuna denk gelsede onunda çocukluğu renkli geçmişti.
Sporsal yeteneği benden daha güzeldi.Hentbol Futbol gibi sporlarda daha becerikliydi.Hentbolda Milli düzeye kadar yükseldi.
Ben çocukluğum boyunca motosiklet tepesinde büyüdüm diyebilirim.Heryere ailemle motorla gidiyordum.Motorun önünde kilometreye bakarak uyuduğumu halen hatırlıyorum.Honda marka mavi motosikletimiz vardı. Uzun yıllar kullandığımızı biliyorum.Eda büyümeye başlayınca motora sığamaz olduk ve yerimi Eda’ya aktardım. Bende yol bisikleti ile motora eşlik etmeye başladım.
Rampalı yollarda annem elimden tutarak rampaları çıkartırdı.Zaman içinde işi geliştirerek şehirler arası gidiyorduk. Bursa’ya motosiklet eşliğinde ilk gittiğimde 13 yaşlarındaydım.
Tabi Eda’da motorun önünde.Bazen yolda polis bu şekilde gitmemize izin vermeyip yolda kamyon çevirip. Babam hariç bizi komple kamyona bindirip gideceğimiz yere kadar ulaştırıyordu.Babam arkadan motorla bizi takip ederek geliyordu.
Böyle maceralı etkinliklerle bisiklet zorunlu ulaşım aracımız olarak daha sonra vazgeçilmez bir parçamız olacaktı.Hayat şartları sporu etkiliyormuş buda güzel bir tez konusu olabilir.
Bisiklet sporuna başlamak üzere babamın işyerinde bisiklet kursu için kayıt yaptırdık ve ilk kez bisikletle sportif manada tanışma fırsatı bulacaktım.
Suat Torgay hoca ile tanıştım yaşıtım 3-4 tane sporcu vardı.Onlar benden önce başladığı için altlarında bisikletleri vardı benim kendi bisikletim vardı fakat onların ki kadar profesyonel değildi.
Takıma girebilmek için atletizm pistinde belirlenen sürede koşmam gerekiyordu ve sonrasında makara üzerinde durabilmem için çaba göstermem gerekiyordu.Hemen bisikletlere kavuşmak kolay olmayacaktı.Okuldan arta kalan vakitlerde bisiklet kursuna devam ettim.Takıma girdim ama bisiklet alamamıştım kendi bisikletimle devam ediyordum.
İlk yarışımız Zonguldak’ta Türkiye Şampiyonası olacaktı.Ona gitmek üzere hazırlandık.Heycanlıydık ve ilk kez kendi başıma evden uzak bir şehire gidecektim.Değişik duygular yaşayarak yola çıktık. Eskişehir il müdürlüğüne ait Ford Transit çift dingilli ismi maviş olan araçla Şöför Hüseyin Aydoğdu ile yola çıktık. Bu anlattığım anılar 1996’lı yıllara denk geliyor. Ortaokul zamanlarımdı.
Zonguldakta kalacağımız yurtlara geldik havası oldukça kirliydi ve kaldığımız yurdun önünden demirçelik fabrikasının bacaları gözüküyordu ve bolca çelik levha taşıyan tırlar geçiyordu.Aklımda kalan bu detaylar yarıştan fazla bir şey hatırlamıyorum.Baya zaman geçmiş aradan ama hoşuma gitmiş olacak ki bu yarıştan sonra Aydın ilinde yapılacak yarışada gitme kararı almıştım.
Aydın yarışındada yarıştıktan sonra artık ben bu sporu sevmiştim ve devam edecektim.Eskişehir’de antrenmanlara devam ediyorduk.Arkadaşlarımla çekişmelerim ve gelişmem sürüyordu fakat bir türlü bisiklet sırası bana gelmiyordu.Aklımda hep kırmızı Peugeot bisikletler vardı benimkinden daha ince jantlı ve daha yarışa uygun açılardaydı.Ozamanın şartlarına göre kadrosu demir olsada güzeldi.Zaman geçtikçe gelişme göstermeme rağmen bisiklete ulaşamayınca klüpten ayrılıp kendi çabamla bu sporu devam ettirmeye karar verdim.
Babamla beraber ilk iş bisikletime ince jant almak oldu.İstanbul’a Sirkeci Doğu Banka gittik burda bisiklet parçaları satan ve ozamanda sadece bir yerde olan ince rigida marka jantları pedal bisikletten aldık.Bisikletim için gerekli olan ekipmanlarıda aldık.
Haydarpaşa garının önünde hatıra fotografıda çekindikten sonra trenle eve dönüşe geçtik.Jantları takıp uçuşa hazır bisikletime binme hevesiyle uykuya dalmışım.
Geldikten sonra Bisikletimi toplamaya başladık jantları taktık rublesi zinciri vitesleri değişti fakat aynakolu çelik çakma milli çok eski bir aynakoldu.O sırada komşumuzda yol bisikletlerine yönelik malzemeler olduğunu öğrendik ondan custom marka alüminyum bir aynakol ve campagnolo delikli fren kolları aldık eski modeller ama o yılların kral malzemeleriydi.Bunlarla bisikletimi topladık ve fırın boyada beyaz renge boyattık.Ön çatalınıda nikelajcıda nikelajlattık gelin gibi bir bisiklet olmuştu.
Lastikleri tam istediğim gibi incecikti ve bez amber yanaklıydı.Herşeyiyle haydi basalım diyordu.Kendi başıma şehrin çevresindeki rotaları gitmeye başladım.Bazen babamda motorla takip ediyordu.Bir süre sonra akrabamız Recep abi bisiklete sevdalı olduğunu öğrendik ve onla şehrimizde yer alan Bozdağ’a hafta sonları çadırımızı alıp gitmeye başladık.
Yol bisikletimi tur bisikletine çevirmeye başlamıştım.Arkasına birde sele bağladım eski okul çantalarındanda heybe yaptım artık turlarada hazırdım.
Asker olan Recep abiyle doğada kamp yaparak zaman geçirerek doğa ve sporla olan ilişkim gelişti aileminde desteğiyle bu alanda bilgi ve becerilerim gelişiyordu.Lise dönemime kadar bu şekilde devam ettim.
Yol Bisikletimle dağ taş gezdim çok anılarım oldu bunları sizlerle tarihsel olarak paylaşacağım.Yol Bisikleti ile başlayan serüvenim.Bir akşam evimizin bahçesinde biz badana yaparken ekmek almak için dışarı çıktığımda bisikleti yerinde göremeyince sekteye uğrayacaktı.Benim için üzücü bir günde çok sevdiğim beyaz bisikletim çalınmıştı.
Şehirde çok aramamıza rağmen bulamadık.Sonrasında tekrar bir Rus bisikleti aldık onu toparladık ama eskisinin yerini tutmamıştı.Zaten kulüptende destek alamamıştım ve yol bisikleti aşkı sönmeye başlamıştı.
Hafta sonları yaptığımız turlara Recep abi sarı bianchi hispano bisikletiyle geliyordu bende dağ bisikletine merak salmıştım hem arazi yollarında daha rahat ve lastik patlatmadan daha rahat gidiyordu.
Bende gri renkte Bianchi Metapro süspansiyonsuz çelik kadrolu dağ bisikleti ile Dağ Bisikletine ilk adımı atmıştım.Önüne trihatlon barı bağlayıp çadır ve uyku tulumumu bağladım.Arkayada heybemi atıp.Mutfak eşyalarımı yükleyerek kamplara turlara daha rahat gidebiliyordum.14-17 yaş aralığım böyle turlarla amatör etkinliklerle geçti.Ama doğaya ve bisiklete adapte olmuştum.
Yıllar geçtikçe insan öğreniyor tecrübe ediniyor ilk başladığı zamana göre her geçen gün bir tuğla ekleyerek hayatı inşa ediyor.Benimkide o hesap günler yıllar geçtikçe hayat şekilleniyor.
Ortaokulu Melehat Ünügür ortaokulunda okudum.Evimizle okul arası 6km kadardı ve yaz kış okula bisikletle gidip geldim.O yıllarda okula takım elbise ile gidiliyordu ve bisiklette beni en çok zorlayan bu oluyordu.Selede eskiyen pantalonum yırtılıyordu.Paçası zincire takılıp yırtılıyor parça pörçük okula varıyordum.Bazende yağmur çamurda sırtım paçalarım çamur oluyrdu ilk iş tuvalete gidip bezle çamurlarımı silip sınıfa gitmek oluyordu.
Eğitim olarak bizim mahallemize göre biraz daha iyi olduğu için bu okula gelmiştim.Her gün bu okul maceralarım sürdü.Lise çağına geldiğimde eve yakın okul seçtik Yunusemre Lisesinde Sosyal Bilimler bölümünde liseyi okudum.Lise süresince artık yarışlara katılan ve dereceler alan bir sporcu olmuştum.
İlk kez Ankara Hacettepe’de yapılan Dağ Bisikleti yarışına Eskişehir’de ki arkadaşlarımı toplayarak yarışa katıldık.Eskişehir’deki bisiklet topluluğumuzdan ve Esbike’nin nasıl kurulduğu hakkında detaylarıda açacağım.
İlk yarışımızda başarılı olamasakta bu ileride yapacağımız faaliyetlerin başlangıcı olacaktı.Hacettep ve bunun gibi bölgesel yarışlara birkaç kez daha katıldık ve kendi ilimizde de yarış düzenleme fikri geldi.Yerinde durmayan sürekli faaliyet yapmak birşeyler düzenlemek ilerlemek üzerine kafam çalışıyordu.
Büyükşehir Belediye’si ile görüşerek spor müdürü Tugay Aladağ ile görüştük ve her hafta kamp ve tur için gittiğim ikinci evim diyebileceğim Bozdağ’da Bisiklet yarışı düzenlemeye karar verdik.
Bozdağ muhtarı Mehmet abiden ve köylülerimizden aldığımız destekle ilk yarışımızıda düzenledik.
Hafta sonları yaptığımız turları şehirler arasına döndürmeye başladık.Kütahya-Bursa-Antalya gibi illere pedallamaya başladık. Arkadaşlarımla beraber gitmek hoşuma gidiyordu ama zamanla kondisyonum gelişmeye başladı.Eda’da benle birlikte yarışlara girmeye başladı ve arkadaşlar artık bize yetişememeye başladı.
Artık Eda ile beraber yarışlara bir kademe yükselerek beraber gitmeye başladık.Profesyonelliğe ilk adımı attık. Büyükşehir Belediye başkanımız Yılmaz Büyükerşen bize yıllarca yarışlara gitmemiz için yakıt desteği verdi.Bu sayede yarışlara katıldık sonrasında İstanbul’da Belgrat Antrenman yarışlarına katılmaya başladık bu sayede Atilla Atayla tanıştık orda kazandığımız başarılar dikkatini çekmişti ve bizi desteklemek istediğini söyledi ve bizim takımımızda yarışırmısın diye teklifle gelmişti.Tabiki yarışırdık ve yarışlara Atilla bisiklet takımı ile gitmeye başladık.
Bize ihtiyaç halinde bisiklet dişlisi zincir malzeme desteği antrenman rollerı bisiklet gibi temel ihtiyaçların yanında yarışlara ulaşım ve konaklama gibi bir sporcunun ihtiyacı olan tüm desteği sağlamıştı.Sağolsun onun sayesinde sporu bırakmak yerine ilerlemeyi başarmıştık bizle beraber takımdaki sporcularda ileride Türkiye’nin bisiklet denince ilk akla gelen isimleri oluşturacaklardı.
Sonrasında 2007 yılında ilk milli sporcu ünvanımı alarak.Kapadokya Avrupa Dağ Bisikleti şampiyonasında yarıştım.Ülkemi milli takım içerisinde en iyi şekilde temsil ettim ve dünyanın en iyileriyle yarışma fırsatı buldum.Bu yarışta otelde odama hırsız girdi yarış öncesi herşeyimi çaldı ve bu moralsizlikle yarış koştum bunun gibi çok yaşanmışlık var sırası geldikçe bu kitapta aktarmaya çalışacağım.
Yıllar ilerledikçe turlar yerini yarışlara bırakmıştı ve sporcu olmuştum daha iyi antrenman yapıp daha güçlü olmuştum fakat ilerledikçe bu sporda destek azalıyor ve tek başına kalıyorsun profesyonel sporcuya destek yok denecek kadar az hem bilgisel hemde sponsorluk manasında yıllarca bu eksikliği yaşadık ve yaşıyoruz.
Bisiklet sporunun kaderi bu maalesef yabancı sporcular geldiğinde özenerek bakıyoruz ve bizden onlar gibi olmamız isteniyorancak hiç kimse onlara yapılan destek ve eğitimi bizlere vermiyor temelden dğeişmesi gereken konular hayatımız boyunca başımızdan eksik olmayacaktı.
Üniversiteye girebilmek için Lise son sınıfta bolca çalışmak gerekiyordu ve bisiklete ara vermek gerekiyordu ben spor ve okulu aynı anda yürütebilmeyi başardım biraz zaman alsada Üniversitemi kazandım.
İl olarak Anadolu Üniversitesi Turizm Otelcilik kazanıp 2 yıl okudum daha sonra Kütahya Dumlupınar Besyo Öğretmenlik bölümünü kazanınca burayı yarıda bırakarak istediğim ve sevdiğim bölüme geçtim.Bisiklet serüvenim burdada sürdü.Milli sporcu olarak ek puan verildi ve okula ilk sırada girdim.Atatürk köşesine fotoğrafım asıldı.Bunlar bir sporcu için güzel şeyler yaptığım şeyler bir gün karşıma gelmesi sevindiriciydi.Emekler boşa gitmemişti.
Okuluma ortaokul yıllarında olduğu gibi bisikletimle gidip geliyordum.İlk kayıt yaptıktan sonra bir ev tuttuk ve bu evde arkadaşlarla beraber kalmak istedik ancak bir gün dahi kalmak nasip olmadı eve eşyalarımı koydum yatakta tavana baktım biraz yattım burası bana göre değil dedim ve eşyaları toplayarak Eskişehir’e geri getirdim.Sonrasında hergün sabah namazında kalkarak 4 yıl boyunca okula gidip geldim.Bu süreçte masraflara yetişmek zordu Kütahya Astur Hakan Doğlarlıoğlu bana sponsor oldu ve o şekilde ücretsiz olarak üniversitemi tamamlayabildim.
Üniversite sonrası spora devam dedim işimide spor üzerine Gençlik ve Spor müdürlüğüne bisiklet antrenörü olarak geldim.O süreçte askerlik vaktim geldi ve askerliğide hallettikten sonra işe devam ettim.Hem spor yapıp branşımla aynı olan bir işte hevesle çalışmaya başladım ancak herşey istediğim gibi gitmeyecekti çalıştığım kurum benim kadar hevesli değildi ilk başta hızımı kesselerde daha sonra etkinliklerime ve faaliyetlerimi çoğaltarak kendi çabamla arttırdım ve uzun yıllar devam ettik bu şekilde.Bisikletin üstüne Doğa yürüyüşlerinide ekledik ve ESDAG Doğa Aktiviteleri grubunu kurduk.Eskişehirlilere doğada vakit geçirmesi için ücretsiz hizmetler vermeye başladık.Bisikletle keşfettiğimiz parkurları halka açtık.
Binlerce insana ulaştık Eskişehir’e sporsal manada güzel hizmetler sağladık.Bunu geliştirerek çevre illerede yaydık.Türkiye’de ilk olan birçok etkinliğin temelini attık.Bunlar aldığımzı eğitim ve spor sevdamız ile gerçekleşti ve devam ediyor.
Bu kitapla detaylı birşekilde aktarmaya çalışacağım.Sporla başlamış bir hayat sporla sonlanır mı bilmiyorum ama hayatımın sonuna kadar bu kitabı yazmaya gayret edeceğim.Yaşadığım gördüğüm birçok şey var ve çoğu insan günümüzde sosyal medya dedikleri alemde boğuluyorlar biz spor sayesinde doğayla içiçe özümüzü kaybetmeden hem sağlıklı kalıyoruz hemde gerçekten sosyal kalmayı başarabiliyoruz bunu herkesle paylaşmalıyız ki hayatına renk vermek isteyen insanlarda bizden belki ilham alır ve bu sporlarla tanışır düşüncesindeyim. Yıllar boyunca birçok insanla tanıştık onlara sporu doğayı öğrettik onlara ben öğrencilerim diyorum.Bizden edindikleri bilgilerle gruplar kurdular yeri geldi bize rakip oldular lider olmak istediler. Bunlar sınırlar çerçevesinde güzel şeyler.Yeterki insanlar spor yapsın güzel şeyler yapsınlar tabi bunu kötüye kullananlarda oldu. İşte bu hayatta yaşanmışlıkları aktarmak için bu kitap bir başlangıç olacak.
Umarım kitabı yazmayı başarırım nasıl yazılır neler yapılır en ufak tecrübem yok sadece yazmak için yazıyorum.Zaman ilerledikçe bana bu konudada yardım edecek çıkacaktır onlarıda yazma şansım olur belki hayat ne göstericek hızına yetişebildikçe yazmalıyım.
O yüzden bana müsaade kitabımla başbaşa kalmalıyım bunun içinde yıllarca biriktirmiş olduğum milyona ulaşan fotoğraflarımı inceleyerek hatıralarımı tazelemeliyim.